Homeros’un ünlü İliada Destanının da geçtiği kabul edilen Truva, Çanakkale Boğazının Asya kıyısındaki Hisarlık Tepesinin üzerinde kurulmuş. Truva eskiden deniz kıyısındaymış, Karamenderes Nehrinin getirdiği alüvyonlar kenti kıyıdan uzaklaştırmış. Truva, MÖ 2000’li yıllarda Mezopotamya, Mısır ve Anadolu arasındaki ticaretin kavşak noktasıymış, bu nedenle zenginleşmiş ve düşmanları çoğalmış. Kendilerini savunmak için, o dönemde pek kullanılmayan demiri, inşa ettikleri kulelerde ve surlarında kullanmışlar. Görkemli surlarını göz önüne aldığımızda, bu ölçüde bir yerleşimin Avrupa’da bile olmadığı biliniyor.
Tevfikiye köyü yakınlarındaki antik kentin ziyaretçilerini tahta bir at ile Truva’yı tanıtan levhalar karşılıyor. Truva’ya gelen hemen herkes tahta atın içine girip fotoğraf çektiriyor. Tahta atın yanındaki panoları izleyip, kent surları arasından geçerek antik kenti dolaşmaya başlanıyor. Eğer Truva hakkında bilgi sahibi değilseniz, göreceklerinizden memnun kalmayabilirsiniz. Çünkü bu görkemli kentte bulunan eserler Dünyanın elliden fazla müzesine dağılmış durumda. Ortada birkaç duvar dışında görülecek bir şey yok gibi.
Troya’da ilk kazıyı 1871 yılında İliada’dan etkilenen Alman tüccar Schliemann yapmış. Schliemann’m amacı Kral Priamos’un hazinelerini bulmakmış, bu yüzden Hisarlık Höyük’ün ortasından geçen ve “Schliemann Yarması” olarak adlandırılan 40 metre genişliğinde ve 17 metre derinliğinde bir gedik açan Schliemann ana kayaya kadar inmiş; ancak hazineyi bulacağım derken birçok katmanın hasar görmesine neden olmuş. Schliemann, bir süre sonra Priamos Hazinesi olarak kabul ettiği altınlara ulaşmış ve bulduklarını gizlice ülkesine götürmüş. O öldükten sonra, arkadaşı Wilhelm Dörpfeld kazıları sürdürmüş.
Troya’yla ilgili yapılan çalışmalara damgasını Alman bilimadamı Manfred Korfmann vurmuş. Troya savaşının geçtiği dönemde kentin Hititlerin etki alanı içinde bulunan Luwi kenti Wilusa olduğunu ve Troya’nın sanıldığından on beş kat daha büyük olduğunu ortaya çıkarmış. Bunların yanında antik kenti dolaşan ziyaretçiler için yollar ve Troya’yı anlatan tabelalar yaptırmış, böylece ziyaretçi sayısı beş binlerden yarım milyona çıkmış. Uzun uğraşları sonucu Troya 1996 yılında tarihi milli park ilan edilmiş ve sonra da UNESCO dünya kültür mirası listesine alınmış. İşte bu yüzden halkın büyük sevgisini kazanan Korfmann’a “Osman Bey” denilmeye başlanmış, anısı kent merkezinde açılan kütüphanede yaşatılıyor.
Troya Savaşının MÖ 1200-1190 yılları arasında geçtiği sanılıyor. Birçok esere esin kaynağı olan bu savaşla ilgili tek belge Homeros’un MÖ 8. yüzyılda kaleme aldığı bilinen İllada Destanı. Anadolulu birçok halkın on yıl süren bu savaşta Troyalıların yanında yer aldığı, kendi savaşları olarak gördüğü biliniyor. Binlerce yıl sonra Fatih Sultan Mehmet’in Midilli’yi aldıktan sonra “Troyalıların öcünü aldım” dediği, aynı ifadeyi Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in de kullandığı kabul ediliyor.
Uzun bir süre Hisarlık adıyla anılan bölgede ortaya çıkarılan antik kent, tarihe kendi adını Troia ve İlion olarak duyurmuştur. Troia ya da İlion, ana konusunu
Truva Savaşı'nın oluşturduğu Homeros'un İlyada'sına ismini vermiştir. Homeros'un bu büyük destanına konu olan ve binlerce yıl insanların hayallerini süsleyen Antik
Truva Kenti, Heinrich Schliemann'ın (1822 -1890) yürüttüğü çalışmalarla ortaya çıkarılmıştır. Fakat Schliemann'ın ilk çalışmaları bir yağmalama niteliği taşır ve aceleyle yürüttüğü çalışmalar, çeşitli katmanların zarar görmesine neden olmuştur. Açtığı 40 m genişliğinde ve 17 m derinliğindeki yarma, neden olduğu bu zarardan dolayı
Schliemann Yarması adıyla anılır. 1870 yılında başlayan ilk çalışmalardan sonra, Schliemann 1873 yılında yürüttüğü çalışmalarla bulduğu hazineyi, alelacele
Troya Kralı Priamos'un hazinesi olarak duyurmuştur. Altın taçlar, küpeler, şeritler, süs eşyaları, kadehler, gümüş külçeler, kaplar, tunç miğferler ve kalkanlardan oluşan hazine, önce Yunanistan'a kaçırılmıştır.
1996 YILINDA MİLLİ PARK İLAN EDİLEN TRUVA, 1998 YILINDA DA UNESCO DÜNYA MİRAS LİSTESİ’NE ALINMIŞTIR.Yunanistan'dan sonra Almanya'ya götürüldüğü bilinen hazine, 1940'lı yıllara kadar Museum Für Vor-Und Frühgeschichte'de sergilenmiştir. Hazine daha sonra uzun bir süre dünya kamuoyundan saklanmıştır. 1993 yılında ise Ruslar hazinenin kendilerinde olduğunu ilan etmişlerdir. Bu hazineden geriye kalan birkaç parça
İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunmaktadır. Daha sonraki araştırmalar hazinenin Priamos'a ait olmadığını göstermiştir. Hazinenin bulunduğu 2. katın, Priamos'un yaşadığı dönemin 1000 yıl öncesine tarihlenebileceği saptanmıştır. Schliemann'dan sonra, 1893 ve 1894 yıllarında yürütülen kazı çalışmalarını W. Dörpfeld yürütmüştür. Dörpfeld, kentin 9 katlı olduğunu ve 6. ile 7. katların Yunanistan'daki Mykene (Miken) Uygarlığıyla çağdaş olduğunu ortaya çıkarmıştır. 1932-1938 yılları arasında Cintinati Üniversitesinden Cari W. Blegen başkanlığında Amerikalı bir ekip, 9 kültür katmanının 30 yapı katından oluştuğunu saptamıştır.
DÜNYADA EN ÇOK TANINAN VE BİLİNEN ANTİK KENTLERDEN BİRİ OLAN TRUVA, KUŞKUSUZ BU ÜNÜNÜ ANA KONUSU TRUVA SAVAŞI OLAN HOMEROS’UN ILYADA İSİMLİ ESERİNE BORÇLUDUR.Çalışmalar tam 50 yıl sonra, Tübingen Üniversitesinden Prof. Dr. Manfred Korfmann başkanlığında, birçok farklı ülkeden arkeologların katılımıyla oluşan bir ekiple yeniden başlatılmıştır.
Truva’da Erken Bronz çağından Bizans dönemine dek sürmüş dokuz farklı yerleşim katmanı bulunuyor. MÖ 3000-2500 yıllarını kapsayan Truva 1, 90 metre çapında küçük bir alanı kapsıyor. Surları iyi korunan Truva 1’in büyük bir yangınla son bulduğu anlaşılmış. Kentin altın çağını ise MÖ 1800-1275 yılları arasına tarihlenen Truva 6 döneminde yaşadığı; surları, ustalıkla yapılmış kent planlaması ve yapılarıyla, antik dünyanın en güzel kentlerinden biri haline geldiği kabul ediliyor. Truva 7’nin İliada’da anlatılan Kral Priamos’un kenti olduğu ve Akhalılar tarafından yakılıp yıkıldığı sanılıyor. Helenistik dönemde inşa edilmiş en önemli yapı ise kentin kuzeydoğusundaki
Athena Tapınağı. Truva 9’daki odeon, tiyatro, bouleuterion gibi kalıntılar ise Roma dönemine ait. Romalılar, Afrodit’in oğlu Aeneas’ı kentin kurucusu olarak kabul ediyor, Truvalıların soyundan geldiklerine inanıyorlardı, bu nedenle Truva’ya büyük saygı duyuyorlardı. Roma döneminde yeni yapılar inşa edilirken, Truva 6’nın önemli yapıları ve Truva 7’nin evleri yıkılmış, kent Bizans döneminde bütünüyle terk edilmiş.
TRUVA 1
MÖ 3000 - 2500 arasına tarihlendirilen bu kat 10 yapı katından oluşan ilk yerleşmeyi gösterir. Küçük bir alana yayılan bu ilk Tunç Çağı yerleşmesinin planı tam olarak saptanamamıştır. Fakat Amerikalı araştırmacıların ortaya koydukları verilerden yararlanılarak, bu katın planı yaklaşık olarak oluşturulmuştur. Kulelerle korunan ve 115 m uzunluğunda olduğu kanıtlanan surların güneydeki kapısı görülebilmektedir. Uzun bir koridora sahip olan kapının iki yanında kuleler yer alır. Doğu kulesi büyük ölçüde hasarsız bir şekilde ortaya çıkarılmıştır. Ege kültürünün izleri görülen
Truva 1, büyük bir yıkıma uğramıştır.
TRUVA 1 KATINDA BULUNAN 102 NOLU EV EN ÖNEMLİ VE GÜZEL KALINTIDIR. EVİN İKİ OCAKLI BÜYÜK BİR ODASI VARDIR. MEGARON (DAR VE UZUN EV) PLANININ ÖNCÜSÜ KABUL EDİLEN YAPIDA DÖŞEME ALTINDA İKİ ÇOCUK MEZARI BULUNMUŞTUR.TRUVA 2
MÖ 2500 - 2200 arasına tarihlenen bu kültür katı, 7 yapı katından oluşmaktadır.
Truva 1 büyük bir yıkıma uğradığı halde, bu iki kat arasında kültürel bir değişiklik bulunmaz. Dairesel bir plan gösteren surları kenti çevreler. Bu kat, kentin yerleşimi ve imarı açısından bir gelişmişliğin yaşandığını gösterir. Megaronlar hepsi tek yöne bakacak biçimde yan yana dizilidir. Dar sokaklar boyunca yan odalı megaronlar ve daha küçük evler yer alır. Bu katta ortaya çıkarılan sütunlu avlulu megaron en ilginç yapıdır. Truva 2, sütunun ilk kez kullanıldığı yerleşmedir. Truva 2, izlerin gösterdiği kadarıyla bir yangın sonucunda tahrip olmuştur.
SCHLİEMANN, PRİAMOS’UN OLDUĞU SANILAN O ÜNLÜ HAZİNEYİ 2. KATTA BULMUŞTUR. 600 BÜYÜK KÜP, ÇOK SAYIDA EV ALETİ VE TAKI DİĞER BULUNTULAR ARASINDADIR.TRUVA 3
MÖ 2200 - 2050 tarihleri arasındaki yerleşme, öncekilere göre daha geniş bir alana yayılmış durumdadır. Surlarla çevrilidir, ancak plansız bir kenttir. Sur duvarlarının tümüyle taştan olması dikkate değer bir gelişmedir. Yapılar da karmaşık planlı ve büyüktür.
TRUVA 4
MÖ 2050 -1900 arasındaki bu kat 5 yapı katından oluşur. Schliemann'ın kazılarıyla büyük ölçüde bozulmuş durumdadır.
Truva 2'nin tahrip edilmesine neden olan indo - Avrupa göçü uzun bir süre etkisini göstermiştir. Troya 3, 4 ve 5 bu büyük göçten oldukça etkilendiği için, Truva eski önemini yitirmiş ve yoksullaşmıştır. O kadar ki, Truva 4’te kent surlarının olmadığı saptanmıştır.
TRUVA 4 KATINDA BULUNAN DÖRT BÖLÜMLÜ BÜYÜK BİR YAPI İLGİNÇTİR. HER BÖLÜMDE İKİŞER ODA VARDIR VE HEPSİ AYNI SOKAĞA AÇILMAKTADIR.TRUVA 5
MÖ 1900 -1800 yıllarına tarihlenen katta mimari ve kentleşme açısından Truva 3 ve 4'le karşılaştırdığımızda bir gelişme gözlemlenir. Kent zayıf bir surla çevrelenmiştir. Düzgün planlı evler birkaç odalı ve avlulu olup, büyük bir salona sahiptir.
TRUVA 6
Sekiz yapı katından oluşan bu katla birlikte Orta Tunç Çağı başlamıştır (MÖ 1800 -1300). Bu dönemde Hititlerin Anadolu'ya girdikleri yapılan kazılarla ortaya konulmuştur. Yine bu dönemde, Truva’ya farklı kavimlerden insanların yerleşmeye başladıkları anlaşılmaktadır. Ağaç hatıllarla desteklenmiş yöresel kireç taşından inşa edilen surlarda özenli bir işçilik gözlenir. Evler alana daha rahat yerleştirilmiştir. Megaronlar (çok odalı ya da tek odalı evler), gelişmiş mimarinin ürünleridir. Anadolu'ya özgü bir tip olan, iki sıra sütun kaidesi bulunan ev, dikkate değer bir buluntudur. Kulenin içinde sarnıç ve 8 m derinlikte bir kuyu vardır. Yeni yapılan surlar kulelerle desteklenmiştir. Ovaya egemen konumdaki kulenin gözetleme amacıyla kullanıldığı ileri sürülmektedir. Bu kentte, sur dışında küp mezarlar bulunmuştur.
W. BLEGEN'E GÖRE, BÜYÜK BİR DEPREMLE YERLE BİR OLAN TRUVA 6’NIN (H) EVRESİ, KİMİ BİLİM ADAMLARINA GÖRE PRİAMOS'UN KENTİDİR.TRUVA 7
MÖ 1300 -1100 yıllarına tarihlenen Troya 7, Amerikalı arkeologlar tarafından 7 (a) ve 7 (b) olmak üzere iki ayrı yapı katı olarak ele alınmıştır. 7 (b) de 7 (b1) ve 7 (b2) olarak ikiye ayrılır. MÖ 1300 -1260 arasındaki 7 (a) katında özensiz, kaba bir mimari üslupla yapılmış ev kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Evlerde toprağa gömülü çok sayıda pithos* bulunmuştur. MÖ 1260-1190 arasındaki 7 (b1) katında bir öncekine göre önemli bir değişiklik yoktur. Akhaların tahribinden kaçan
Troyalılar tekrar kentlerine dönmüş ve surlar, evler gibi çeşitli yapıları onarmışlardır. Amerikalı arkeologların 'kaba kaplar' olarak adlandırdıkları seramikleri bulmaları, kente ilkel bir topluluğun da geldiğini göstermektedir. 7 (b2) (MÖ 1190 -1100) gelişmenin ve kültür değişikliğinin gözlendiği bir evredir. Sadece Balkanlarda kullanılan türden kapların burada bulunması, Balkan kökenli toplumların
Truva'ya geldiklerini göstermektedir. Bu dönemde tek odalı evler birleştirilerek çok odalı yapılar elde edilmiştir. Duvar örme tekniğinin değişmesiyle, örülen duvarlar güçlendirilmiştir. 7 (b2) katı bir yangın ve istilaların neden olduğu tahribat da son bulmuştur.
Pithos: Antik dönemde içinde yağ, tahıl gibi besin maddelerinin saklandığı büyük, yumurta şeklinde kulplu çanak, çömlekler. Bu kapların içine ceset konulup, gömü de yapılmaktaymış.
AMERİKALI ARKEOLOGLARA GÖRE, PRİAMOS'UN TRUVA'SI BU KENTTİR.TRUVA 8
Amerikalı arkeologların bulgularına göre, bu kattaki Helen (Yunan) izleri MÖ 7. yüzyıldan geriye gitmemektedir. Fakat Korfmann'ın yönettiği ekip ilk geometrik (protogeometrik) seramiği bu katta bulmuştur. Buraya inşa edilen Helenistik Dönem’e ait tapınakların en önemlisi Athena Tapınağı'dır. Başlıkları Dor düzenli, 6x12 sütunu bulunan tapınağın kalıntıları günümüze ulaşamamıştır. Athena, Truva'nın çevresinde bulunan birçok kentin koruyucu tanrısıdır. Pers imparatoru Kserkses ona bin öküz kurban etmiştir. Büyük İskender (Aleksandros) de Granikos Zaferi'nden sonra bu tapınağı ziyaret ederek, onu çok çeşitli süslerle donatmıştır. Athena Tapınağı'nın bulunduğu yer Schliemann tarafından tahrip edildiği için, bugün bir çukur halindedir.
TRUVA’NIN Bu KATINDA AMERİKALI ARKEOLOGLARIN AŞAĞI TEMENOS VE YUKARI TEMENOS DEDİKLERİ İKİ KUTSAL ALAN ORTAYA ÇIKARILMIŞTIR.TRUVA 9
Büyük İskender'in (Aleksandros) Aristoteles tarafından, Homeros'un destanlarıyla yetiştirildiği bilinmektedir ve Büyük İskender Homeros'un destanlarından, özellikle de İlyada'daki Akhilleus'tan (Aşil) oldukça etkilenmiştir. Bu nedenle onun döneminde Truva'ya eski önemi geri verilmiştir. İskender, generallerinden Antigones ile Lysimakhos'a kentin yeniden imar edilmesi ve limanının yenilenmesi emrini vermiştir. Böylelikle Truva, döneminin önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelmiştir. Romalılar kendi soylarının Truva'lı Ankhises'in oğlu kahraman Aineias'dan geldiğine inandıkları için, Truva'ya büyük önem vermişlerdir. Roma imparatoru Constantinus (324 - 337) imparatorluğun doğu bölümünün merkezi yapacağı kenti seçmek için, İstanbul ve birkaç kent yanında Truva'yı da düşünmüştür. Jülyus Caesar (MÖ 59 - MÖ 44) ile Octavius Augustus (MÖ 31 - MS 14) kentin yeniden imar edilmesi için gereken çalışmaları başlatmışlardır. Athena Tapınağı ile kent surları arasında bouleuterion, tiyatro, auditorium gibi Roma dönemi yapı kalıntıları bulunmaktadır.
1932- 1938 ARASINDA KENTTE KAZILAR YAPAN AMERİKALI EKİBİN KAZI EVİ, DAHA SONRA MÜZEYE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR. MÜZEDE, TRUVA KAZI BULUNTULARINDAN OLUŞAN BİR KOLEKSİYON, KRONOLOJİK SIRAYLA SERGİLENMEKTEDİR.Truva Antik Kenti Nerede, Nasıl Gidilir?
Çanakkale’de, Tevfikiye köyünün yakınlarında bulunan ünlü antik kente, merkezden düzenli olarak otobüs seferi yapılmaktadır.