Türkiye'nin En Güncel Gezi Rehberi...
instagram facebook twitter pinterest tumblr
Gezi Rehberi
Anasayfa » Türkiye » Antalya » Phaselis (Faselis) Antik Kenti

Phaselis (Faselis) Antik Kenti


Faselis Antik Kenti
Güneybatı Anadolu’da Antalya ile Fethiye Körfezleri arasında Akdeniz'e doğru uzanan bugünkü Teke Yarımadası’na eski çağ da Likya adı verilmiştir.

Göz alıcı bir doğa ile bütünleşmiş antik kentler, karakteristik kaya mezarları, lahitler, Akdeniz’in berrak suları altında gizlenen gizem dolu batıklar, mitolojik öyküler, cengaverler, sönmeyen ateş, Noel Baba ve renkler Likya Bölgesi’nin özet tanımıdır.

Likya’nın coğrafi sınırları tarihin akışı içinde birçok kez değişmiş olmakla beraber, Phaselis bölgenin doğu ucunda, Pamphylia Bölgesi’ne komşu bir kent olarak bilinir. Belki de bu konumundan dolayı, Likya’nın kendine özgü etnik ve kültürel yapısı ile mimarisine ait izlere Phaselis’te pek rastlanmaz.

Kuruluş Öyküsü ve Tarihi Gelişimi

Antik kaynaklardan elde edilen bilgilere göre Phaselis M.Ö. 7. yüzyıl’ın başlarında Rodos’lu kolonistler tarafından kurulmuştur. Kuruluşu ile ilgili bir efsanede, Lacios’un liderliğinde Phaselis’e ulaşan kolonistlerin, burada Cylabros isimli yerli bir çobanla karşılaştıkları, Lacios’un yerli çobana, beğenip yerleşmek istedikleri bu toprakların bedeli olarak arpa ekmeği mi yoksa kurutulmuş balık mı istediğini sorduğu, onun kurutulmuş balığı tercih ettiği, bugünden dolayı Phaselis’lilerin Cylabros’u bir kahraman gibi kutsayarak ona her yıl kurutulmuş balık kurban ettikleri anlatılır.

Phaselis’lilerin bu ucuz adak ve kurban geleneği, biraz da mizah konusu edilerek çağlar boyu söylenip durmuştur.


Kentin kurucusu olan Lacios’un kimliği de tartışmalıdır. Bazen Argos’lu olduğu söylenir. Bazen de Lindos’lu bir yerli olarak gösterilir. Phaselis’e Mopsos’un annesi Manto’ya bir kehanet açıklaması için gönderildiği, gemilerinin Khelidonia civarında parçalandığı, Lacios’un bugün Phaselis’in olduğu yere çıktığı ve kehanet gereği Cylabros adında bir çobana kentin bedeli olarak kurutulmuş balık verdiği hikaye edilir. Ancak Mopsos’un bu kolonizasyondan çok daha önceleri yaşamış olması gerekir. Bu nedenle ne şekilde anlatılırsa anlatılsın, öyle yada böyle, bu kuruluş efsaneleri Phaselis’in kolonistlerce zorla ele geçirilmediğini ve burada onlardan önce de bir iskanın bulunduğunu belirtmesi yönünden önemlidir. Kuşkusuz bu yerli halk Likya’lılardır.

Kentin ismi Grekçe’de nohut anlamına gelen Phaselos sözcüğünden türemiş olabilir. Türkçe kaynaklarda Faselis olarak geçmektedir.

Phaselis M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında, tüm Likya ile birlikte Pers egemenliği altındadır. Bir süre sonra adalar ve Anadolu’daki Yunan kentlerinin bağımsızlığım sağlamak amacıyla Atina tarafından Pers’lere karşı kurulan Attika-Delos Deniz Birliği’ne de katılır. Deniz Birliği vergi listelerinde, bir ara ödediği 6 talent’lik yüksek bir miktarla diğer Likya kentlerinden farklı bir statüde olduğu anlaşılır. Ephesos gibi büyük ve zengin bir kent kadar vergi ödeyebilmesi, o devirdeki parlak ekonomik güçlerinin kanıtıdır.

M.Ö. 469’da Atina’lı kumandan Cimon, Phaselis’e özerkliğini verir. M.Ö. 411’de Atina ile Pers’ler arasındaki savaşta Isparta ile birleşen Persler, kenti tekrar hakimiyetleri altına alırlar.

4.yüzyılın ilk yarısında Limyra Prensi Pericles’in, Likya’nın özgürlüğü için verdiği mücadelede Phaselis’liler ilginç bir şekilde Caria satrabı Mausolos ile ittifak yaparak Likya’lılara karşı bir tavır içine girmiştir. Onların bu anlaşılmaz tutumları, köklerinin gerçek bir Likya’lı olmamalarına bağlanabilir.

Phaselis bu dönemlerde doğu Akdeniz’deki stratejik konumunun da verdiği avantajla yine zengin bir deniz ticaret limanıdır. Birçok sikkesinde deniz ve ticaretin simgesi olarak gemi provası yada kıçı resmedilmiştir. En önemli ihraç ürünleri yakınındaki Solymos Dağı’ndan (Tahtalıdağ) elde ettiği gemi yapımında kullanılan kereste, piyasada aranılan meşhur gül yağı ve çeşitli parfümlerdir.

Büyük İskender M.Ö. 334 ilkbaharında Çanakkale Boğazı’ndan Anadolu’ya geçer. Ciddi bir direnişle karşılaşmadan Likya kıyılan boyunca doğuya doğru ilerlerken, birçok kent krala bağlılıklarım sunmak ve davette bulunmak üzere elçiler gönderirler. Ancak o, şöhretini duyduğu Phaselis’i tercih eder. Altın çelenklerle karşılanan Büyük İskender, M.Ö. 333 yıl kış mevsiminde Phaselis’te uzun süre kalarak dinlenir. Kaynaklarda onun burada geçirdiği günler özetle şöyle anlatılır: “Olağanüstü güzellikteki kentin üç limanı, düzgün caddeleri, tiyatrosu, meydanları vardı. Kış olmasına rağmen her yerde güller açmıştı. Kent yöneticisi evinin tümünü krala bırakmak istedi. Ancak o, küçük bir bölümüne yerleşti. Subaylar ve bazı askerleri halk konuk etti. Diğerleri için de kamp kuruldu. İskender ilk olarak Athena Tapınağı’nı ziyaret etti. Bu tapınakta ünlü kahraman Achilleus’un dişbudak ağacından yapılmış kırık mızrağı korunuyordu. İskender büyük bir heyecanla mızrağa dokundu. Daha sonra ziyaret ettiği Heracles Tapınağı’nda kurban kestirdi. Güzel bir akşam yemeğinden sonra, biraz da içkili olarak çıktığı gezinti sırasında, Phaselis’li filozof Theodectes’in kent meydanına dikilmiş heykelini gördü. Beraberindekilerin başlarından çelenklerini alarak heykelin önüne attı. Bu onun felsefeye ve filozofa olan saygısının içten bir gösterisiydi...”

Theodectes M.Ö. 4. yüzyıl’da yaşamıştır. İsocrates’in öğrencisidir. Onun felsefi görüşleri hakkında bugün çok az bilgi sahibiyiz. “Onlar iki kız kardeştir. Birincisi İkincisine, İkincisi birincisine hayat verir” Theodectes’ten alman bir sorudur ve yanıtıda gece ve gündüzdür.

Theodectes’in yetiştirip azat ettiği Sibrytius isimli bir kölesi vardır. Phrygia’lı Esope’den sonra edebi eser meydana getiren tek azat edilmiş köledir.

Büyük İskender’in gelişiyle birlikte, Likyalılar bağımsızlıklarını kaybettikleri gibi, özgün kültürleri tüm öğeleriyle unutulmaya yüz tutmuş, kısa sürede Hellenizm yerli kültüre egemen olmuştur. Bu dönemde Phaselis dışında, Likya’da basılmış sikke yoktur. M.Ö. 330’dan 150’lere kadar basılan tüm sikkeler İskender’e ait Stater’ler ve Tetradrahmy’lerdir.

Büyük İskender’in ölümünden bir süre sonra, Likya ile birlikte Phaselis’te Mısır Ptolemaios Krallığı’nın yönetimine girmiştir. Ptolemaios’ların yüz yıl kadar süren güçsüz ve isteksiz yönetimlerine M.Ö. 197’de Suriye Kralı Antiochos III tarafından son verilir. Böylece bölgede bu kez Suriye Krallığı’nın hakimiyeti başlamış olur. Kısa bir aradan sonra Magnesia Barışı sonucu Rodos’luların eline geçerse de halkın Rodos’lulara karşı olan memnuniyetsizliği de göz önünde tutularak M.Ö. 168’de Roma Senatosu’nun kararıyla tekrar bağımsızlığına kavuşur ve Likya Birliği içinde yerini alır.

Likya Birliği’nin esas kuruluş amacı, gerektiğinde özgürlükleri uğruna birleşip, daha güçlü olabilmektir. Antik Çağın ünlü coğrafyacısı Strabon’un Artemidoros’tan naklen verdiği bilgilere göre, M.Ö. 100 yıllarında birliğe üye 23 kent vardı. Kuşkusuz tüm Likya kentlerinin sayısı 23’ten çok daha fazlaydı. Strabon’un belirttiği bu sayı, büyük olasılıkla sadece oy veren kentleri gösteriyordu. Bunlar arasında Tlos, Xanthos, Patara, Pınara, Myra ve Olympos 3 oy hakkına' sahip birinci sınıf kentlerdir. Phaselis ise, ilk zamanlarda birlik üyesi olmasına rağmen, Artemidoros’un listesinde yer almamaktadır. M.Ö. 2. yüzyıl’da basmış olduğu birlik tipi sikkelere rağmen, bunların üzerinde birliği simgeleyen LY veya LYKION kelimelerine rastlanmamaktadır.

M.Ö. 1. yüzyıl’ın başlarında, yöredeki otorite boşluğundan dolayı Cilicia’lı korsanların kontrolü altına girer. M.Ö. 78’de Romalı Kumandan Publius Servilius Vatia dört yıl süren bir askeri harekat sonucu korsanların lideri Zenicetes’i, Olympos’ta korunduğu kale ile birlikte yakar, Phaselis’i zapteder, tüm bölgeyi korsanlardan temizler. Ayrıca Phaselis ve Olympos’u Zenicetes’le ittifaklarından dolayı Likya Birliği’nden atarak Cilicia Eyaleti’ne bağlar ve hâzinelerine el koyar.

Pompeius M.Ö. 48 yılında Caesar karşısında bozguna uğradıktan sonra destek bulmak üzere Mısır’a yaptığı deniz seferi sırasında güvenlikli oluşu nedeniyle Phaselis’e uğrar. Şair Lucan bu sefer sırasında kente “küçük Phaselis” demektedir. Zira ona göre evler terkedilmişti ve çok az bir nüfus vardı. Hatta Pompeius’un gemicileri Phaselis’lilerden daha kalabalıktı.

M.S. 43’te İmparator Claudius’un emri üzerine, Phaselis’te dahil tüm Likya, Pamphylia ile birleştirilerek bir Roma eyaleti haline getirilir. Bu idari değişiklik sonucu Likya Birliği eski kudretini kaybetmiş olmakla beraber, diğer yerel görevlerini ve kendi kendini idare hakkım sürdürebilmiştir. Ancak sosyal yaşamda, kültürde, sanatta Romalılaşma süreci başlamış bulunmaktadır. Likya’lılar artık Romalı isimler alıyorlar, imparator kültü hızla yayılıyor, Roma’ya özgü oyun ve sporlar revaç buluyordu.

Özellikle M.S. 2. yüzyıl’da Romanın barış ve huzur dolu yıllarında oldukça parlak günler geçiren Phasehs’i M.S. 129’da İmparator Hadrian ziyaret eder. Bu ziyaretin amsına yeni anıtlar inşa edilir, heykeller dikilir.

M.S. 3-4. yüzyıl kentin zaman zaman korsanlık ve yağmalara sahne olduğu dönemdir. Yazılı kaynaklarda adına pek sık rastlanmaz. Romalı yazar Aelian, hayvanlarla ilgili olarak M.S. 200 yıllarında yazdığı bir kitapta Phaselis’lilerin eşek anlarından çok sıkıntı çektiklerini ve hatta kenti terkettiklerini anlatır.

M.S. 7. yüzyıldan itibaren Akdeniz limanlarına başlayan arap akınları, Phaselis’e stratejik yönden yeniden önem kazandırır. Başta savunmaya yönelik olmak üzere, yoğun bir inşai faaliyetin içine girer. Nüfusu artar ve yeni mahalleler oluşur.

M.S. 9-10. yüzyıllar da ise körfezin en önemli limanı artık Attaleia’dır. Bazı verilere göre bu yıllarda, Phaselis’teki yapılardan sökülen taşlar, mimari elemanlar sur inşaatında kullanılmak üzere Attaleia’ya taşınmıştır. Buna rağmen kentteki yaşamın en azından 12. yüzyıla kadar sürdüğü piskoposluk listelerinden anlaşılır. Bir süre sonra da tarih sahnesinden tamamen silinir.

Phaselis’in en eski sikkeleri M.Ö. 550-480 yılları arasında basılmış olan Pers standardında stater’lerdir. Bu sikkelerin ön yüzünde domuz biçiminde bir gemi provası yer almaktadır. M.Ö. 5.yüzyılın ortalarına tarihlenen sikkelerde de gemi provası ile yunus balığı birlikte tasvir edilmektedir. Likya Birliği’nin erken dönemlerinde Phaselis sikkeleri federal tipte gümüş Drachmy’lerdir. Genellikle ön yüzde Apollo başı, arka yüzde lyre vardır. Bilinen son sikkesi ise İmparator Gordian III (M.S. 238-244) devrine aittir.

Geçimi büyük ölçüde deniz ticaretine bağlı olan Phaselis’liler antik çağ boyunca ticaret dünyasında ve özellikle de Atina’da kötü bir şöhrete sahiptir. Onlar için “çok hain ve acımasız insanlardır...” diyen Demosthenes şöyle devam ediyor: “hemen her zaman borç para alırken çok kurnaz ve akıllıdırlar. Ancak çok geçmeden aldıklarını unuturlar. Hatırlatıldığında ise bin türlü özür ve bahane bulurlar, borçlarım umursamazlar...” Atina’da yabancılarla ilgili deniz ticaret davalarının çoğu Phaselis’liler aleyhine açılmıştı. Ünlü Atina’lı harpist Stratonicus’a insanlık aleminin en kurnazı kimlerdir diye sorulduğunda, “Pamphylia’da Phaselis’liler, tüm dünyada ise Side’liler” diyor.

Onların yine antik kaynaklardan öğrendiğimiz diğer bir ilginç yanlan da, değişik saç modelleridir. Sisoe adı verilen bu saç stilinin nasıl olduğunu bugün bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz şey, çevrede nedense hiçte hoş karşılanmadığıdır.

AKROPOL

Phaselis diğer birçok koloni gibi bir yarımada üzerine kurulmuştur. Yarımadanın denize doğru uzanan en yüksek ve en uç kısmı akropol yani yukarı kenttir. Denizden 30-35 metre yükseklikteki akropol aynı zamanda ilk yerleşim yeridir. Etrafı denizden gelecek tehlikelere karşı, yer yer doğal engebelerden de yararlanılarak tahkim edilmiştir. Başta Achilleus’un kırık mızrağının da bulunduğu Athena Polias Tapınağı olmak üzere, erken devirlere ait tapınaklar, saraylar ve diğer önemli kamu binaları geleneğe bağlı olarak burada inşa edilmiş olmalıdır. Bugün sadece, bitki örtüsü arasında gizlenmiş çoğunluğu Bizans Çağı’na tarihlenen dini ve sivil yapı kalıntıları ile boy boy sarnıçlar seçilebilmektedir.

LİMANLAR

Strabon’un da belirttiği gibi Phaselis’in karakteristik özelliklerinden birisi üç limanlı olmasıdır. Kuzey limanı bugün için, yer yer kayalık ve rüzğara açık bir körfez durumundadır. Denizin üzerinde görülebilen iki küçük kaya çıkıntısının arası doldurularak uzun bir mendirek elde edilmiştir. Böylece liman kuzeydoğu’dan kontrol altına alınmıştır. Limanın güneyinde, kıyı boyunca rıhtım izleri görülebilmektedir. Limanın batısındaki sazlarla kaplı bataklık alan, dolmadan önce limanla bağlantısı olan kullanılır bir göldü. Deniz ile bağlantısı kapanıp, deşaıj imkam yok olduğunda bataklığa dönüşmüş ve bu haliyle de Phaselis’lilerin başına ciddi sağlık sorunları yaratmıştır. Livius, Rodoslu gemicilerin Phaselis'te bulundukları sırada, dayanılmaz kötü kokular çıkaran bir yerden sıtmaya benzer bir hastalık kaptıklarını kaydeder. Livius'un sözünü erittiği yer kuşku yok ki bu bataklıktır.


Kentin ana limanı yarımadanın doğusunda, korunaklı küçük bir koydur. Adeta yuvarlak bir havuz şeklindeki bu limana, 18 metre açıklığında bir ağızdan girilmektedir. Ağızın her iki ucuna, akropolden inen çevre surlarıyla da bağlantısı olan birer kule inşa edilmiştir. Bu görünümünden dolayı Askeri Liman adı da verilmiştir. Limanın akropol yönünde, konglamera bloklarla inşa edilmiş yüksek bir rıhtım ve gerisinde de gümrük ve depo niteliğinde yapılar yer almaktadır. Kuleler, sur duvarları ve rıhtımın kesme taş blokları yıkıldığı şekliyle suyun altında izlenebilmektedir.

Limanın gerisinde, kumsaldan su kemerlerine doğru, değişik boyutlarda yine çoğu limanla ilgili geç devirlere ait yapı temelleri görülür. Bu alanın güney batısına daha sonraları, küçük bir kilisesi de olan dar sokaklı bir Bizans mahallesi yerleşmiştir.

Akropol’ün güneyindeki liman daha büyük tonajlı gemilerin girip çıkmasına elverişlidir. Burada da yarımadanın batı yönündeki en uç çıkıntısından itibaren denize doğru uzanan bir mendirek inşa edilmiştir. Mendireğin tamamı bugün suyun altındadır. Tekneler yüklerini mavnalarla indirip bindirdikleri gibi, ahşap iskelelerde kullanılıyordu. Birkaç yerde de binalardan sökülüp alman yapı taşları, hatta yazıtlı heykel kaideleriyle oluşturulmuş geç devirlere ait yanaşma iskeleleri de vardır. Bugün ana caddenin her iki yanına sıralanmış olan yazıtlar, kazılar sırasında bu iskelelerden çıkarılmıştır.

Kent Merkezi ve Başlıca Yapılar

Kent merkezi ve mimari doku yarımadanın berzahındadır. Akropolün eteğinde, askeri liman ile güney limanı birbirine bağlayan ana cadde uzanır. 225 metre uzunluğunda, yer yer 20-25 metre genişlikteki cadde, trapez şeklinde olup, üç hatlı ilginç ve nadir bir plan gösterir. Bu planda orta ana yolu, her iki yanda üçer basamakla çıkılan kaldırıma benzer yan üst yollar izlemektedir. Cadde aşağı yukarı tam ortalarda küçük, şirin bir meydan oluşturduktan sonra, güney limanı yönünde İmparator Hadrian’ın kenti ziyareti anısına yapılmış tek gözlü bir zafer kapısıyla son bulur. Caddenin zemini genellikle düzgün taş bloklarla döşelidir. Döşemenin altında mükemmel bir kanalizasyon ve drenaj sistemine ait izler görülebilmektedir. Topografik yapısı itibarıyla caddenin sadece yaya trafiğinde kullanıldığı muhakkaktır.

Dokuyu oluşturan başlıca yapılar caddenin her iki yanına sıralıdır. Askeri liman yönünden girildiğinde, caddeye batı yakasından cepheli bir dizi dükkan ve gerisinde de karmaşık planlı yapılarla karşılaşılır. Biraz daha güneyde ise, son yıllarda yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bir hamam-gymnasium kompleksi yer alır. Gymnasium peristyl bir yapı görünümündedir. Sporcuların antrenman yaptıkları bir avlu, bunu çeviren portikler ve gerisinde de eğitim odaları bulunuyordu. Yapı geç devirlerde farklı kullanımlar nedeniyle özgün plan ve karakterini kaybetmiş, zemini mozaikle döşenmiştir. Gymnasium’un güneyinden iki kapıyla hamamın soyunma yeri olan apodyterium’a girilir. Apodyterium’un üzerinin tonozla örtülü olduğu bellidir. Kuzey duvarı boyunca birbirine bitişik olarak inşa edüen üç niş, olasılıkla soyunma localarıydı. Zemin ve duvarlar mermer plakalarla kaplanmıştı. Daha sonra sırasıyla hamamın soğukluk (frigidarium) ve ılıklık (tepidarium) bölümlerine girilmektedir.

Tepidarium hamamın sıcak buhar ve dumanla, zeminden ve tubuli denilen toprak künklerle duvarların içinden nasıl ısıtıldığının en güzel izlenebildiği bir yerdir. Bu ısıtma sistemine hypocaust adı verilir. Sistemin bir parçası olan üst üste konmuş yuvarlak hypocaust tuğlaları hamamın esas zeminini taşıyordu. Buradan iki kapı ile sıcaklığa yani caldarium’a girilir. Caldarium’un batı duvarı küçük bir niş ile son bulmaktadır. Güney duvarında ise yarım daire şeklinde büyük bir niş vardır. Bu mekandaki hypocaust tuğlaları diğer bölümlerden farklı olarak kare şeklindedir. Caldarium, güney duvarındaki iki menfez ile külhana (praefumium) bağlanmıştır.

Roma Çağı’nda hamamda yıkanmanın belli devre ve usulleri vardır. Soyunma odası apodyterium’da giysiler çıkarılıp, palaestra ya da gymnasium’a geçilir. Çeşitli beden eğitimi çalışmalarından sonra caldarium’da sıcak su ile yıkanılır, arzu edilirse locanicum’da terlenir. Buradan yine tepidarium veya soğuk su banyosu için frigidarium’a gelinir.

Roma Çağ’ında hamam sadece yıkanılmak için değil, günün uzunca bir zamanını hoşça geçirmek için gidilen, çeşitli konularda söyleşiler yapılan bir tür sosyal kurumlardır.

Hamam mimari özelliklerine göre M.S. 3. yüzyıla tarihlenebilir. Ancak tadüatlar görerek yıllarca kullanılmıştır.

Hamamın güneyinde, kent meydanına açılan yüksek bir kapısı olan, kareye yakın planlı büyük yapı agoradır. İmparator Hadrian döneminde (M.S. 117-138) inşa edildiğinden Hadrian Agorası adıyla anılır. Agoralar genellikle üç tarafı portiklerle çevrilen, bunların gerisinde de dükkan ve depoların yer aldığı ticari ve sosyal merkezlerdir. M.S. 5-6. yüzyıllarda Hadrian Agorası’nın kuzeybatı yarısına dikdörtgen planlı bir bazilika eklenmiştir. Bazilika’nın moloz taşla inşa edüen duvarları ve üç pencereli apsisi ayakta kalabilmiş bölümleridir. Doğu ve güney yönlerinde de Bizans Çağı eklentileri mevcut olmakla birlikte, özgün plan kısmen korunabilmiştir. Buradaki büyük bir sarnıç hemen dikkatleri çekmektedir.

Agora'nın meydana bakan cephe duvarının önü, kentin en gösterişli yerlerinden biri olmalıdır. Kazılarda ortaya çıkarılan ve bir kısmı yazıtlı olan kaidelerden anlaşıldığına göre, cephe duvarının önündeki bir taş sekinin üzerinde heykeller sıralanmıştı. Giriş kapısının her iki yanındaki kaidelerde, Phaselis’e büyük bağışlarda bulunan Likya’nın hayırsever zenginlerinden biri olan Opramoas ile Saxa Amyntianus’un heykelleri vardı. Rhodiapolis’li Opramoas, M.S. 140 civarında Likya’da meydana gelen ve kentleri harap eden depremden sonra 28 kentin iman için 500.000 Denar’lık bağışta bulunmuştur. Bunun yanında Phaselis M.S. 2. yüzyıl boyunca, ziyafetler, şölenler, yağ bağışlan, halka açık binaların bakım ve onarmaları için yapılan cömertçe yardımlardan epeyce yararlanmıştır.

Agora’nın önünde meydanı bütünleyen diğer bir öge de Çeşmedir. Dikdörtgen şeklinde küçük bir havuzu vardır. Suyun Agora’nın güneydoğu duvarının üzerinden künklerle getirildiği mevcut izlerden belli olmaktadır.

Meydandan sonra, caddenin geniş açı yaparak güneye dönen ikinci bölümü başlar. Hemen köşede yine avlulu büyük bir yapı kompleksi ile karşılaşılır. Binaya caddeden ilki taş kemerli, İkincisi lentolu iki kapıdan girilmektedir. İkinci kapının üzerindeki İmparator Domitian’ın (M.S. 81-96) onur yazıtından dolayı buraya da Domitian Agorası adı verilmektedir.

Bu sıradaki son yapı grubuna planı ve mimari özelliklerinden dolayı Geç Devir Agorası denilmektedir. İç avlusu adeta bir portik gibi koridorlarla çevrilmiştir. Geride yer alan bir çoğu iki katlı işyeri, dükkan, ticarethane, depo ve belki de konaklama amaçlı odalar bu koridora açılmaktadır. Agora güney limanıyla da bağlantılıdır.

Caddenin karşı yakasına geçildiğinde, tiyatronun altında, Hadrian Agorası’nın tam karşısında, bir diğer hamamla karşılaşılır. Konumu nedeniyle işlek bir liman durumundaki Phaselis’te birden çok hamam olması doğaldır. Büyük bir kısmı ayakta duran hamam, birbirine paralel üç ana mekandan oluşmaktadır. İçinde küçük bir havuz bulunan ilk mekan soğukluk yani frigidarium, ortadaki mekan ılık bölüm tepidarium, sonuncu ise doğusunda külhan da olan sıcak bölüm caldarium’dur. Hamamı alttan ısıtan sistem, bir fikir verebilecek kadar sağlam durumdadır. Külhandan gelen sıcak hava ve duman, zeminin altında, 60-70 cm. yükseklikteki tuğla payeler arasında dolaşarak ısınmayı sağlıyordu.

Bu küçük hamam M.S. 3-4. yüzyıllara tarihlenebilir. Birçok onarım ve tadilat gördüğü anlaşılmaktadır.

Hamamın güney’inde, caddeye taşmış olan, zemini mozaik döşeli bir yapı dikkati çeker. Kuzey ve güneye açılan iki kapısı vardır. Kent içindeki yeri ve kazıda ortaya çıkan kanalizasyon bağlantıları nedeniyle umumi hela (Latrina) olarak isimlendirilmiştir.

Elde edilen bilgi ve belgelerden, Phaselis’te çeşitli devirlerde Athena Polias, Heracles, Hestia, Hermes adına tapınaklar yapıldığını biliyoruz. Bu tapınakların yerleri henüz kesin olarak saptanamamıştır. Düşünülen ve önerilen en uygun yerlerden biri Akropol diğeri ise Hadrian Agorası’nın arkasında yer alan 15 metre yükseklikteki küçük tepedir. Yine kent merkezinin oldukça dışında, bugünkü asfalt yolun hemen kenarında yer alan geniş bir terasta bazı araştırmacılar tarafından uygun bir tapınak yeri olarak işaret edilmektedir.

Bulunan bazı yazıtlara göre Phaselis’te en az iki kez atletik festival düzenlenmiştir. Bu halde kentte bir stadium’unda olduğu düşünülmelidir.

SU KEMERLERİ

Erken dönemlerde kuyu, sarnıç ve kaynaklarla su sorunlarım çözmeye çalışan Phaselis’liler, daha sonraları Roma Çağı’nın mühendislik bilgisiyle kentin suyunu kuzeydeki bir kaynaktan itibaren yüksek kemerler üzerinde getirmişlerdir.

Kaynakta depolanan su, arazinin engebelerine uydurularak inşa edilen kemerler (aquaduct) üzerinde, Hadrian Agorası’nın hemen arkasındaki tepeye ulaşmaktadır. Buradan da künk ve kanallarla kent içi dağıtım yapılmıştır.

TİYATRO

Kuşkusuz Phaselis’in en etkileyici ve görkemli yapılarının başında akropolün kuzeybatı yamacına yaslandırılan tiyatro gelmektedir. Hellenistik geleneğe uygun olarak kent ve çevrenin göz alıcı manzarasıyla bütünleşmiş bir konumdadır. Tiyatroya, meydandan taş merdivenlerle ulaşılır. Esas giriş çıkış her iki yandaki parados’larla sağlanmış olmalıdır. Ancak özellikle bu bölümlerin özgün mimarisi, Bizans Çağ’ındaki savunma amaçlı kullamm ve ilaveler nedeniyle oldukça değişmiştir. Yarım daire şeklindeki Cavea, 20 oturma sırasından oluşmaktadır. İnişi ve çıkışı sağlayan 4 radial merdivenle 5 bölüme ayrılmıştır. Bu haliyle 1500-2000 kişilik bir oturma kapasitesine sahip olduğu söylenebilir. İki katlı ve 5 kapılı olduğu anlaşılan Scene Binası’nın ikinci katı kısmen tahrip olmuş durumdadır. Proscenium bir kolonad şeklindedir. Kazıda eski konumunda sabit olarak ele geçen yarım sütunların üzerinde architrav ve triglyph frizi yer alıyordu. Oyunlar genellikle proscenium’un ahşap döşeli damının üzerinde oynanıyordu. Bununla ilgili olarak, oyuncuların girip çıktıkları sahne kapılarının eşik seviyesinde ahşap hatıl yuvaları görülebilmektedir. Orkestra’nın zemini sıkıştırılmış topraktır.

Büyük olasılıkla, Hellenistik tiyatro üzerine Roma beğenisine uygun öğeler eklenerek, kullanımı yüzyıllar boyu sürdürülmüştür.

NEKROPOL

Kentin yerleşim alanları dışında birkaç Nekropol alam yer almaktadır. Bunlardan en yaygın kullanım, kuzey limanını boydan boya çeviren denize bakan yamaçlar üzerindedir. Megaron planlı ve üzeri tonozla örtülmüş basit mezar odaları, yerli kaya bloklarına oyulmuş tek yada grup halinde tekneler, basit gömüler en çok rastlanan mezar tipleridir. Bunların yanında birkaç heroon tarzında anıtsal nitelikli mezar ve süslü lahit de vardır. Bazı lahitler de erezyon nedeniyle bugün denizin içindedir.

Phaselis’te Türk arkeologları tarafından 1980 yılında başlatılan kazı, çevre düzenleme ve rehabilitasyon çalışmaları, dönemler halinde sürdürülmektedir. Bu kapsamda kentin girişinde inşa edilen modern karşılama merkezinde küçük bir lokal müze, kafe ve yayın satış yerleri yer almaktadır.



Phaselis Antik Kenti Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri

15 Nisan / 2 Ekim
Yaz Açılış Saati: 08:00

15 Nisan / 2 Ekim
Yaz Kapanış Saati: 19:00

3 Ekim / 14 Nisan
Kış Açılış Saati: 08:00

3 Ekim / 14 Nisan
Kış Kapanış Saati: 17:00

Tatil Günü: Yok

Giriş Ücreti: 20 TL

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın belirlediği, Müze ve Örenyerlerine girişlerde uygulanacak usul ve esaslar hakkında yönergenin 10. Maddesine göre; Müze ve örenyerleri dini bayramların birinci günü saat 13:00’e kadar kapalıdır.

Müzekart sahibi olan kişiler bir yıl boyunca Phaselis Antik Kenti'ni sınırsız ziyaret edebilirler.

Phaselis (Faselis) Antik Kenti Nerede, Nasıl Gidilir?

Antalya'nın Kemer ilçesine bağlı Çamyuva Mahallesinde bulunan Phaselis Antik Kenti'ne ulaşmak için; 45 km mesafede bulunan Kemer ilçesine geldikten sonra Muğla yolu üzerinden yaklaşık 11 km ilerleyip Phaselis tabelasından sola dönerek antik kente ulaşabilirsiniz.

Muğla yönünden gelecekler için Kemer ilçesine gelmeden, Tekirova'yı geçince Phaselis tabelasından sağa dönerek Phaselis Antik Kentine Ulaşabilirsiniz.

Mobil cihazlarınızın nasvigasyonundan faydalanarak antik kente gelmek için aşağıdaki haritadan faydalanabilirsiniz.



admin / 18.07.2018 / 1 / 11 325

Yorum Ekleyin


  1. Güray Dere
    Ziyaretçi
    24 Eylül 2019 08:53
    0
    Merhaba,

    Nekropol kısmında gösterilen fotoğraf Phaselis'e ait değil. Olympos'ta çekilmiş. Biraz kafa karıştırabilir.

Gezilecek Yerler

Gezi Rehberi

Bağlantılar

Çıralı'da Gezilecek Yerler

Çıralı'da Gezilecek Yerler

Çıralı'da gezilecek yerler isimli bu yazımızda; Antalya Çıralı hakkında bilgi
Antalya Tekirova Tanıtımı

Antalya Tekirova Tanıtımı

Antalya'nın Kemer ilçesine bağlı olan Tekirova, tarihi ve doğal güzellikleriyle
Antalya Kaleköy Tanıtımı

Antalya Kaleköy Tanıtımı

Kaleköy Antalya’ya bağlı Kaş ve Demre ilçelerinin arasında yer alır. Kaş
Kekova'da Gezilecek Yerler

Kekova'da Gezilecek Yerler

Depremler adaları yerinden oynatınca, kimi zaman geriye sulara gömülmüş kentler
Kumluca’da Gezilecek Yerler

Kumluca’da Gezilecek Yerler

Kumluca ilçesi, Antalya Körfezinin batı tarafında bulunan Teke Yarımadasının
Demre’de Gezilecek Yerler

Demre’de Gezilecek Yerler

Demre, Antalya'nın turistik şehirlerinden bir tanesidir. Köklü bir tarihe sahip
Finike’de Gezilecek Yerler

Finike’de Gezilecek Yerler

Finike Antalya'nın kıyı kesimlerinde yer alan turistik bir ilçedir. Kuzeyinde
Konyaaltı’nda Gezilecek Yerler

Konyaaltı’nda Gezilecek Yerler

Konyaaltı Türkiye'nin Akdeniz kıyısında yer alan Antalya'nın en kıymetli
Kaş'ta Gezilecek Yerler

Kaş'ta Gezilecek Yerler

Hitit belgelerinde Işık Ülkesi olarak adlandırılan Likya’nın önemli
Antalya Kemerde Gezilecek Yerler

Antalya Kemerde Gezilecek Yerler

Antalya Kemer’de birbirinden güzel doğal güzellikler bulunmaktadır ve bu
Bizi Takip Edin!
15k
Twitter
8.6k
Facebook
21k
İnstagram
1.1k
Youtube
1.6k
Google
1.9k
Pinterest
Abone Olun!
up